Glomus Tümörü

🎯 Glomus Tümörü Nedir?

Dr. Dastan Temirbekov’a göre glomus tümörleri, kafa tabanı ve orta kulak bölgesinde yer alan, damar bakımından zengin, genellikle iyi huylu ancak yerleşim yeri nedeniyle ciddi olabilen tümörlerdir. Bu tümörler, “paraganglioma” adı verilen özel hücrelerden gelişir ve çoğunlukla orta kulak (glomus tympanicum) veya boyun damarlarının etrafı / juguler bulbus (glomus jugulare) bölgesinde ortaya çıkar.

🧬 Glomus Tümörlerinin Türleri

1. Glomus Tympanicum

Orta kulak boşluğunda, genellikle kulak zarının arkasında gelişen küçük boyutlu bir tümördür. En sık belirtisi nabızla birlikte atar tarzda kulakta çınlama (pulsatil tinnitus) ve işitme azlığıdır.

2. Glomus Jugulare

Daha derinde, juguler ven bulbusu çevresinde gelişir. Yerleşimi nedeniyle sadece kulakla sınırlı kalmaz; kafa sinirlerine, beyin sapına ve damar yapılarına doğru ilerleyebilir. Bu nedenle tedavisi daha karmaşık ve multidisipliner yaklaşım gerektirir.

⚠️ Nedenleri ve Seyri

• Çoğu glomus tümörü sporadik olarak (rastlantısal) ortaya çıkar.
• Bazı hastalarda kalıtsal paraganglioma sendromları (SDH gen mutasyonları) ile ilişkili olabilir.
• Yavaş büyüyen, genellikle iyi huylu (benign) tümörlerdir, fakat büyüdükçe çevre yapılara baskı yaparak ciddi bulgulara yol açabilir.

🔹 Glomus Tympanicum’da Seyir

• Genellikle tek kulakta görülür.
• Zamanla işitme kaybı artar ve nabızla uyumlu gürültü hissi belirginleşir.
• Kulak muayenesinde kulak zarının arkasında kırmızımsı bir kitle görülebilir.

🔹 Glomus Jugulare’de Seyir

• Kulakta dolgunluk, işitme kaybı, çınlama ve denge bozuklukları ile başlar.
• İleri olgularda yutma güçlüğü, ses kısıklığı, yüz felci gibi kafa siniri bulguları ortaya çıkabilir.

🔎 Tanı Yöntemleri

Glomus tümörlerinin tanısında görüntüleme ve odyolojik incelemeler büyük önem taşır:

Otoskopi: Kulak zarının arkasında kırmızı, nabızla hareket eden kitle görülebilir.
BT (Bilgisayarlı Tomografi): Tümörün kemik yapılarla ilişkisini gösterir.
MR / MR Anjiyografi: Yumuşak doku, damar ve sinir ilişkilerini netleştirir.
Anjiyografi: Cerrahi planlama öncesi tümörün damar kaynağını belirlemek için yapılır.
Biyopsi: Nadiren gerekebilir, ancak yoğun damarlanma nedeniyle genellikle tercih edilmez.

💊 Tedavi Seçenekleri

Tedavi planı; tümörün boyutu, yeri, hastanın yaşı ve genel durumuna göre belirlenir.

1. Cerrahi Tedavi (Temel Yaklaşım)

Dr. Dastan Temirbekov’un da vurguladığı gibi, cerrahi tedavi özellikle erişilebilir glomus tympanicum ve sınırlı glomus jugulare tümörlerinde ilk seçenektir. Amaç, tümörün tamamını çıkarırken çevredeki sinir ve damar yapılarını korumaktır.

• Yaklaşım: Tümörün yerine göre transkanal (kulak içinden), transmastoid veya infratemporal yaklaşımlar uygulanabilir.
• Preoperatif embolizasyon: Tümörün kanlanmasını azaltmak için ameliyattan 1 gün önce yapılan bu işlem, cerrahi kanamayı büyük ölçüde azaltır.
• Mikroskopik ve endoskopik teknikler birlikte kullanılarak daha az travmatik, daha güvenli sonuçlar elde edilir.
• Geniş glomus jugulare olgularında nöroşirürji ve girişimsel radyoloji ekipleriyle multidisipliner yaklaşım gerekir.

2. Radyocerrahi (Gamma Knife / CyberKnife)

Cerrahiye uygun olmayan, ileri yaş veya yaygın lezyonlarda radyocerrahi ile tümörün büyümesi durdurulabilir. Genellikle küçük boyutlu, sınırlı glomus jugulare olgularında tercih edilir.

3. Takip (Bekle-Gör Yaklaşımı)

Bazı küçük ve asemptomatik glomus tympanicum olgularında, özellikle yaşlı hastalarda, düzenli MR kontrolleriyle izlem yapılabilir.

🧠 Cerrahi Sonrası Süreç ve Olası Durumlar

• İyileşme süreci tümörün yerleşimine göre değişir.
• Ameliyat sonrası dönemde geçici işitme değişiklikleri, baş dönmesi veya tat duyusu bozukluğu görülebilir.
• Geniş tümörlerde, önceden etkilenmiş sinirlerin toparlanması zaman alabilir.
• Takiplerde MR ile tümör nüksü (tekrarlama) olup olmadığı kontrol edilir.

💬 Dr. Dastan Temirbekov Ne Der?

“Glomus tümörleri iyi huyludur ama yerleşim olarak kritik bölgelerdedir. Tedavi planı kişiye özel yapılmalı; amaç sadece tümörü çıkarmak değil, sinir fonksiyonlarını koruyarak hastanın yaşam kalitesini sürdürmektir. Deneyimli cerrahi ekip, mikroskopik ve endoskopik tekniklerle bu riski en aza indirir.”